“Acıkan doymam, susayan kanmam sanır” sözü, esasen fiziki ihtiyaçlardan yola çıkarak insan psikolojisindeki bir durumu, yani aşırı arzuyu ve tatminsizliği çok güzel özetler. Bir kişi, temel bir ihtiyaçtan (yemek, su) uzun süre mahrum kaldığında, bu durum onda derin bir psikolojik iz bırakır ve bir güvensizlik duygusu yaratır. Bu yüzden o ihtiyaca kavuştuğunda bile, o anki doygunluk hissi, geçmişteki yokluk korkusunun yarattığı ‘yetmezlik’ hissini bastıramaz.
Bu sözün anlamı sadece yemek ve su ile sınırlı değildir. Maddi zenginlik, güç, sevgi veya bilgi gibi konularda uzun süre yokluk çekmiş insanlar da, bu şeylere sahip olmaya başladıklarında, sürekli daha fazlasını isterler ve elde ettikleriyle yetinemezler. Geçmişteki eksiklik hissi o kadar güçlüdür ki, mevcut bolluk onlara hiçbir zaman tam bir güvence vermez. Bu durum, aynı zamanda açgözlülük ve hırsın da kaynağı olabilir. İnsan, sadece fiziken değil, ruhen de ‘aç’ kaldığında, bu açlık hissi onun muhakemesini etkiler ve ‘kanmama’ korkusuyla sürekli tüketme veya biriktirme eğilimi gösterir. Bu söz, insanın korkuları, travmaları ve tatmin olma konusundaki zorluklarını anlatan derin bir gözlemdir.
Bu atasözü, yokluk çeken birinin, bolluğa kavuştuğunda bile yaşadığı travmayı ve güvensizliği gösterir. Aç kalan kişi, gelecekte tekrar aç kalma korkusuyla hareket eder ve ne kadar yesse de “doydum” hissini tam olarak yaşayamaz. Aynı şey, uzun süren bir yokluğun ardından gelen her türlü bolluk için geçerlidir. Bireyin yaşadığı psikolojik baskının bir sonucudur bu.
Basitçe, çok isteyenin gözü doymaz demek. Aç olan, karnı tok olsa bile sanki hep aç kalacakmış gibi hisseder. Susayan da ne kadar su içse de, o susuzluk anını unutamadığı için daha fazlasını ister. Bu, aslında maddi şeyler için de geçerli. Hırs ve güvensizlikten kaynaklanır.
Eskiden bir şeye hasret kalan, ona kavuşunca da hep daha fazlasını ister. Hani gözü aç kalmıştır derler ya, tam olarak o. Aç olan kişi doysa bile, o eski açlık korkusu yüzünden sanki doymazmış gibi hep yemeğe devam etmek ister. Susuzluk da aynı. İnsanın nefsini ve hırsını anlatıyor.
Gayet açık bir söz bence. Bir şeye çok ihtiyacın varsa, ona ulaştığında bile tam olarak tatmin olmayacağını düşünürsün. Açlık ve susuzluk gibi temel ihtiyaçlar üzerinden, insanların hırsını ve korkularını anlatıyor. Elde etsen bile kaybetme veya yetinmeme korkusu devam eder demek.
Bu söz, insanın içinde bulunduğu aşırı yokluk ve arzunun aslında psikolojik bir durum olduğunu anlatıyor. Yani bir kişi bir şeye çok aç kaldığında ya da çok susadığında, o anki yokluk duygusu öyle baskın geliyor ki, o şeye ne kadar sahip olursa olsun, sanki asla yetmeyecekmiş gibi düşünüyor. Aşırı istek hali, doygunluk hissinin önüne geçiyor.
“Acıkan doymam, susayan kanmam sanır” sözü, esasen fiziki ihtiyaçlardan yola çıkarak insan psikolojisindeki bir durumu, yani aşırı arzuyu ve tatminsizliği çok güzel özetler. Bir kişi, temel bir ihtiyaçtan (yemek, su) uzun süre mahrum kaldığında, bu durum onda derin bir psikolojik iz bırakır ve bir güvensizlik duygusu yaratır. Bu yüzden o ihtiyaca kavuştuğunda bile, o anki doygunluk hissi, geçmişteki yokluk korkusunun yarattığı ‘yetmezlik’ hissini bastıramaz.
Bu sözün anlamı sadece yemek ve su ile sınırlı değildir. Maddi zenginlik, güç, sevgi veya bilgi gibi konularda uzun süre yokluk çekmiş insanlar da, bu şeylere sahip olmaya başladıklarında, sürekli daha fazlasını isterler ve elde ettikleriyle yetinemezler. Geçmişteki eksiklik hissi o kadar güçlüdür ki, mevcut bolluk onlara hiçbir zaman tam bir güvence vermez. Bu durum, aynı zamanda açgözlülük ve hırsın da kaynağı olabilir. İnsan, sadece fiziken değil, ruhen de ‘aç’ kaldığında, bu açlık hissi onun muhakemesini etkiler ve ‘kanmama’ korkusuyla sürekli tüketme veya biriktirme eğilimi gösterir. Bu söz, insanın korkuları, travmaları ve tatmin olma konusundaki zorluklarını anlatan derin bir gözlemdir.
Bu atasözü, yokluk çeken birinin, bolluğa kavuştuğunda bile yaşadığı travmayı ve güvensizliği gösterir. Aç kalan kişi, gelecekte tekrar aç kalma korkusuyla hareket eder ve ne kadar yesse de “doydum” hissini tam olarak yaşayamaz. Aynı şey, uzun süren bir yokluğun ardından gelen her türlü bolluk için geçerlidir. Bireyin yaşadığı psikolojik baskının bir sonucudur bu.
Basitçe, çok isteyenin gözü doymaz demek. Aç olan, karnı tok olsa bile sanki hep aç kalacakmış gibi hisseder. Susayan da ne kadar su içse de, o susuzluk anını unutamadığı için daha fazlasını ister. Bu, aslında maddi şeyler için de geçerli. Hırs ve güvensizlikten kaynaklanır.
Eskiden bir şeye hasret kalan, ona kavuşunca da hep daha fazlasını ister. Hani gözü aç kalmıştır derler ya, tam olarak o. Aç olan kişi doysa bile, o eski açlık korkusu yüzünden sanki doymazmış gibi hep yemeğe devam etmek ister. Susuzluk da aynı. İnsanın nefsini ve hırsını anlatıyor.
Gayet açık bir söz bence. Bir şeye çok ihtiyacın varsa, ona ulaştığında bile tam olarak tatmin olmayacağını düşünürsün. Açlık ve susuzluk gibi temel ihtiyaçlar üzerinden, insanların hırsını ve korkularını anlatıyor. Elde etsen bile kaybetme veya yetinmeme korkusu devam eder demek.
Bu söz, insanın içinde bulunduğu aşırı yokluk ve arzunun aslında psikolojik bir durum olduğunu anlatıyor. Yani bir kişi bir şeye çok aç kaldığında ya da çok susadığında, o anki yokluk duygusu öyle baskın geliyor ki, o şeye ne kadar sahip olursa olsun, sanki asla yetmeyecekmiş gibi düşünüyor. Aşırı istek hali, doygunluk hissinin önüne geçiyor.